24 Kasım 2008

Futuristika Tahran Bienali'nde!

uzun zaman olmuştu ve ben ne kadar özlemişim 'durmayı'
elimi uzatır uzatmaz bir bardak daha şarap almayı
ya da dolabın kapağını açıp bir bira açmayı,
sigaraları bardaklarda söndürmeyi, yemeği didiklemeyi
sandalyeden düşecek kadar gülmeyi,
aniden ciddileşip başka bir şeyden bahsetmeyi,
bir bira daha açmayı, kalkıp mutfağı toplamayı,
arsızca bir sigara daha yakmayı,
hepimizin çalan şarkı yüzünden aynı yerde susmasını,
aspiratörün ışığının yetmesini,
tabureyi sandalyeye yeğlemeyi,
susunca herkesin bambaşka şeyler düşünmesini,
saatin on bir olmasını umursamadan
bilmem kaçıncı tabak yemeği yemeyi,
akıl vermeyi, akıl almayı, çekyatı açmayı,
evde başkalarının ayak seslerini duymayı,
'kapıyı kapat da duman gitmesin' demeyi,
alkol ile demlenmeyi,
en zorlarını bile bir kerede söyleyebilmeyi,
inancımı yitirsem de biradan koca bir yudum alabilmeyi,
sustuğum anda karşımdaki insanın beni yıllardır tanıyor olmasını
çok özlemişim...

en çok da sabah telefonda annemin
'dün akşam ne güzel gülüyordunuz, çok mutlu oldum,
uzun zamandır böyle gülmemiştin' demesini
çok özlemişim...

22 Kasım 2008

ben hayata karşı,
aracını doldurduğu zaman sol şeritten
uçarcasına giden dolmuş şoförünün
haklı gururunu taşımak istiyorum!

19 Kasım 2008


you're like the man who fell to earth...
you're like the man who fell to my earth...
you're fallen, here and standing...
I'm like mary-lou...
you're the man who fell to my earth; thomas jerome newton
it seems like it's gonna take a while
until you crack yourself open
it seems like it's not gonna take too long
for my mind to crack open
but this is life, this is earth
this is not nature, this is your nature...

18 Kasım 2008

şimdi zihinsel olarak çöktüm demiştim ya,
buna bir de yaratıcılık boyutu eklendi
birkaç kişi ile paylaştığımda pek güldürünce insanları
sizinle (siz derken, biraz açar mısın?) de paylaşayım dedim.
last fm'e bir mesaj attım,
pazar sabahı ofise geldiğimde bunu bir fikir olarak sunayım dedim
ama mesaj ilerledikçe monolog halini aldı ve saçmaladım
ama yine de gönderdim;

you were first to appear on the moderator list so here goes my question (: is it possible that once we love a track the next time we see it while listening to the last fm radio, a small heart appears next to it so we'll remember that we loved it?
ahahah when i wrote it down it seemed weird to me (: i mean what if it'd would be possible for humans too, a girl or a guy walks in and a small heart appears next to him or her. anyway it's soo early to think properly in turkey (: thank you (:

16 Kasım 2008

Some religions call life a dream, or a dreaming, but what if it is a memory? What if this new world isn't new at all but a memory of a new world?

Here is a moment in time, and my choices have been no stranger than millions before me, displaced by wars or conscience, leaving the known for the unknown, hesitating, fearing, then finding themselves already on the journey, footprint and memory each imprinting the trail: what you had, what you lost, what you found, no matter how difficult or impossible, the moment when time became a bridge and you crossed it.

Everything is imprinted for ever with what it once was.

'Will you sleep with me?' asked Spike
'I can't sleep with a computer...'
'I want to touch you.'
'And if you touch me, what then?'
'I would find a language of beginning.'
'And you once voyaged would be my free and wild place that I would never try to tame.'
'And the place that you are would never be sold or exchanged.'
'I want to begin this with you'
'You can't love me, You don't know me.'
'Can you only love what you know?'
'Or love is what you don't know?'

Jeanette Winterson - The Stone Gods

thank you

11 Kasım 2008

Evet, benim de çöktüğüm an geldi.
O gün bugünmüş.
Zihnen çökmüş durumdayım.
Kendime abuk subuk mutluluklar yaratıyorum
Hemen izah edeyim çöküntünün kalp ağrısı ile ilgisi yok
Tamamen fiziksel keza every day is like monday!
Mesela dün kendi üzerimde bir deney yaptım
Oturduğum yeri ne kadar tanıyorum?
Uzun zaman sonra dolmuşa binerek gittim eve
İnmem gereken yere gelince sağa bakarak
"Müsait bir yerde inebilir miyim?" demedim
Başımı sol tarafa kilitleyerek
"Acaba indiğim yerde yolun karşısı tam buraya mı denk geliyor" diye düşünerek adama inmek istediğimi söyledim
İlk deneyimde başarısız oldum, kabul ediyorum ama yaşattığı heyecan çok başkaydı
Evet garip hallerdeyim kabul ediyorum ama sizi uyarmıştım
Sonra bir de Google Reader var
Bütün günüm onu kontrol ederek geçiyor
Uzun süre bakmazsam All Items (1000+) yazıyor
O zaman da önce El Universal'i açıp hepsini okundu seçiyorum
Eğer 1000'in altına düşerse bir kerede çok seviniyorum
Ha, düşmedi mi, sırasıyla diğer İspanyol gazeteleri işaretliyorum
O zaman düşerse, ilk anın hazzını vermiyor ama olsun hiç yoktan iyidir
Benden böyle bir post beklemiyordunuz biliyorum
Ama ben de hayattan bu kadarını beklemiyordum
Ne yapayım her şey karşılıklı...

10 Kasım 2008

Strange to dream in the right shape and build in the wrong shape,
but maybe that is what we do every day,
never believing that a dream could tell the truth.

Jeanette Winterson - Stone Gods

6 Kasım 2008

kirpi olduğumu dile getirince, hissetirince istemeden
bana,
dikenlerin altındaki pembe deriyi gördüğünü söyleyen
bir adam,
bu dünyada benim için
en azından şimdilik
başka bir şeye ihtiyaç yok

4 Kasım 2008

şimdi acıyor,
ve ben sebebini tam olarak kestiremiyorum
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı

...
kabul etmek, kabul...

1. Bir şeye isteyerek veya istemeyerek razı olma
2. Konukları veya işi olanları yanına, katına alma
3. Sunulan bir şeyi, armağanı alma
4. Bir öneriyi uygun bulma, onaylama
5. Bir yere alınma
6. Ticaret: Akseptans

Belki de eksik tanımladılar bu kelimeyi

7. Bir insanı sorgulamadan yadırgamadan geçmişi ile kendine katma

- belki bir sözlük de ben yazmalıyım albayım
- şu oyunu bitirelim yazmayacak mıyız zaten hikmet, pijamanın nasıl giyildiği ile başlamayacak mıyız anlatmaya, önce sol bacak geçirilir sonra sağ bacak, demeyecek miyiz
- albayım ben pijamalarla ilgilenmiyorum, nasıl uyandığım nasıl uyuduğumla da ilgilenmiyorum
- hikmet nedir bu düşünceli halin, ne oldu yine?
- 'yine' di mi albayım, hep bir şey oluyor şu hayatta zaten. ben ediyorum da yine ben buluyorum aslında albayım
- bunda garip bir şey yok ki hikmet, hepimiz kendimiz eder kendimiz buluruz zaten
- albayım hata ne demek? geçen gün annemin dizlerine kapanıp hıçkıra hıçkıra ağlayarak 'hata ne demek anne' diye sorasım geldi ama yapamadım. bir kelime olsun daha fazla söyleyemeyecektim, yapamadım
- sanırım ne ben sözlüğe bakabilirim böyle bir durumda, ne de sen sözlüğe bakmamı istersin. bizim yazacağımız sözlükte bile bu kelimenin tam karşılığı yok. hem inanır mısın bu bir baskı hatası bile değil.
- albayım, 'ama arkadaşlar iyidir' diyorlar bir de...
- hikmet, kimse kimseye her zaman iyi gelmez. senin içini bunca kırıp dökenlere de bunca sinirlenme
- sinirlenmiyorum albayım
- o zaman ne bu üstüne ölü toprağı serpilmiş halin, o zaman nedir bütün bu umutlarında gezen bulutlar, düşüncelerinin tortusundan başka bir şeyin kalmaması
- albayım...
- bak hikmet, sana söyleyecek, anlatacak birçok şeyim olabilir ama beni diğerlerinden ayıran onların hangisini ne zaman sana söyleyeceğimi bilmem
- albayım, bana iyilikten güzellikten bahsetseniz. dereden bahsedin mesela keza bakın albayım ben paçalarımı sıvadım bile. onlarsa bana hep derenin öte yanındaki kötülüklerden, çalıdan dikenden bahsediyorlar. ben sadece dereye girmek, yıkanmak, arınmak, kendimi suyun yüzüne sırt üstü bırakıp gözyüzünü izlemek istiyorum. dereyi hem bu kadar sevip hem de olduğu gibi kabul etmekte neden bu kadar zorlanıyorum bilmiyorum.
- dere dile gelip sana her suyun yüzeyinin berrak ama dibinin çamurlu olduğunu söylemedi mi, sana cam gibi durulup her şeyini göstermedi mi hikmet?
- gösterdi albayım, ben dereye bakınca hiç kendimi görmedim ki, derinliğine onu gördüm zaten
- o zaman hikmet neden bu ellerin yumruk yumruk olmuş da kendine dönmüş seni hırpalıyor, neden göğsün bağrın kan revan içinde
- çok geliyor albayım
- ne çok geliyor hikmet?
- bilmiyorum albayım. daha ne kadar yürüyeceğiz? dereye varmadık mı hala?

2 Kasım 2008

ben ağız dolusu sevdiğim adamı anlatırken,
"insan kaç kere aşık olur ki" diye sorduğum zaman
"bu senin üçüncü, bu biter dördüncü olur" demek
çok büyük kabalıktır...