30 Mart 2009

ofisten çıkıp ofise dönmem arasında bırak 12 saati
nerdeyse ucu ucuna 10 saatin olduğu günler yaşıyorum
az uyku olunca yine uykularım kadar rüyalarım da sapıttı
2001'di sanırım devrimin sayfasındaki alıntıları okurken
bir tanesi kelimenin tam anlamıyla çarptı beni
rüyalarından benim kadar korkan bir insanın okuması için de
sanırım yeterince tehlikeli bir alıntıydı bu...

üç şeye yarar rüyalar:
elif: bir şeyi istersin. ama istemene bile izin vermezler. o zaman rüyamda gördüm, dersin. böylece istediğini sanki sen istemeden istersin.
be: birisine kötülük etmek istersin. mesela birisine iftira edeceksin. o zaman rüyamda gördüm, falanca hanım zina ediyormuş, dersin; ya da falanca paşaya testi testi şarap gidiyordu, rüyamda gördüm, dersin. böylece inanmasalar bile, kötülüğün bir kısmı söylendiği için hesaba yazılır.
cim: bir şey istersin,ama ne istediğini bile bilmezsin. anlatırsın karışık bir rüya. hemen yorumlayıp, ne istemen gerektiğini, ne verebileceklerini sana söylerler. mesela derler ki: bir koca, bir çocuk, bir ev gerek sana....
bu rüyalar gerçekten uykularımızda gördüğümüz şeyler değillerdir hiç. herkes güpegündüz gördüğü rüyayı gece gördüm diye anlatır ki işe yarasın. gece gördükleri gerçek rüyaları olduğu gibi ancak aptallar anlatır. o zaman ya seninle alay ederler ya her seferinde olduğu gibi rüyanı kötüye yorarlar.
Orhan Pamuk - Benim Adım Kırmızı (s.165)

24 Mart 2009

22.00 olana kadar üç dakikada bir telefonuma baktım
sonra vazgeçtim, çantamı kapattım ve kalkıp gittim
salonun öbür ucunda mekansal olarak ayrılık yaşayacağım biri vardı
bir yandan da mekansal olarak birleşeceğim birinden gelecek haber
bir taraftan batıran 'hayat' diğer yandan da çıkarıyorsa eğer
maharetini göstermek için daha iyi bir zaman kollayamazdı
2001'de bir terasta ilk kez gördüğüm ve yine 2004'te...
daha bazıları hayattayken yine böyle şarkılı türkülü bir geceydi
bazen insanın dili varmıyor ne kadar zaman geçtiğini söylemeye
"sokakta görsem tanımam" deyip geçiyoruz, gülüyoruz
akabinde bir sabah masamızdaki bir cd'yi gayet iyi tanıyoruz
yıllardan 2000... colder...

22 Mart 2009

Bir iç sıkıntısı (sırf adı üstünde olduğu için)
insanın içini ne kadar mengeneye sıkıştırıp burabilir?
yıllardan bir yıl, aylardan bir ay
insan nasıl da halının üstünde yığılıp kalabilir
vücudunun yorgunluğuna, ruhunun yorgunluğu eklenince
o halının üstünden kalkmak imkansız hale gelince
bir insan ne yapabilir ki?
başka bir açıdan bakınca aslında bir sürü şey yapabilir
kalkıp yerine yatabilir, telefonu kapatabilir, oracıkta uyuyabilir
peki ama yorgunsa.
yaşamaktan yorulmak değil bu,
insan hasbelkader devam eden bir şeyden yorulmaz
bazen konuşmak yorar, bazen özlemek,
bazen uyumak, bazen uyanınca yüzünü yıkamak,
bazen toplantıya girmek, bazen not almak,
bazen yazı yazmak, bazen işten çıkıp otobüse yürümek,
bazen mataraya su doldurmak, bazen pijamaları giymek,
bazen kahvaltı etmek, bazen para üstü beklemek,
bazen radyoyu açmak, bazen yatağın bir yanından diğerine geçmek,
bazen çalan telefonu bulmak, bazen yemek siparişi vermek,
bazen ekilmek, bazen festivalden film seçmek,
bazen üzülmek, bazen beklemek,
bazen çok sevdiğim bir şarkıyı aramak,
bazen telefonda konuşurken karalama yapmak,
bazen anahtarı deliğine sokup çevirmek,
bazen kapıyı çalmak, bazen mp3 çalarda istediğim şarkıyı aramak,
bazen kitap okumak, bazen kalkıp ışığı kapatmak,
bazen makyaj yapmak, bazen makyajı temizlemek,
bazen trafikte sıkışıp kalmak, bazen dolmuş sırası beklemek...

güneş doğar, güneş batar
ama insan uyumaz bazen
düşünür
geceler kısa çabuk gecer
ama insan uyumaz bazen
düşünür

deniz masmavidir ne güzel
ama insanlar görmez bazen
şiirler şarkılar masallar
ama insanlar duymaz bazen

üzme kendini ümitsiz gibi
sevenin var bak ne güzel


mfö

21 Mart 2009

"melettin beni"

20 mart gece bir suları

9 Mart 2009

Herkes senden bahsediyor
Allah ne muradım varsa verecek mi dersin?

8 Mart 2009

Konser yeşil sahalarda görmek istediğimiz bir şekilde beklenen saatte başladı,
İlk bölümde Hediye biraz gergin gözükse de
İkinci bölümde o enerjisine kavuşmakta geç kalmadı
Kaçıranlar için Armies on Hold ve Lament'in videoları
Ama tavsiyem canlı canlı izlemeniz...

2 Mart 2009

1 Mart 2009

o şu an gelse onu ve kendimi mutlu edemeyecek kadar mutsuzum.
bittim çünkü, ben diye bir şeyim yok artık.
bu durumda olduğunu bildiğim için

sana belki de ilk defa kendi çapımda "akıl" veremiyorum ya zaten...

dedi.
sanırım biz yine ve yeniden
gözyaşımız yanlış bir yere düşmesin diye
çalan şarkıyı bile değiştiremeyeceğiz...
az önce ödünç verdiğim kitabım geri geldi.
rastgele açtım ve şunun altını çizdiğimi gördüm:

"Ama sevgilim,
gerçek alışkanlıklar oluşturacak zamanımız olmadı hiç
-birbirimizin kollarında uyumak dışında."