30 Haziran 2010

Hem “latife dayanamaz yalnızlığa, hemen uyur.” (bkz. şık latife)

28 Haziran 2010

ama arkadaşlar iyidir

me:
neşe
NESE: pınar
me: jiri menzel'in
sıkı denetlenen trenler diye
bir filmi var
orada adam
banyoya girer
küveti doldurur
sonra ahşap eski kare bir taburenin
üzerindeki
yarığa
iki jilet koyar
çat diye bileklerini vuru üstüne
sonra da küvete girer
hayatımda izlediğim en yaratıcı
intihar sahnesidir
NESE: ne söylemeye çalışıyorsan beni korkutmadan söyleyebilirsen ben de seni gayet yaratıcı bulacağım
Hatırlat da Haziran'ın sonlarında çocukluğumu yakalım

Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum
Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
Otomobil icad olunur, Zarifoğlu ölür
Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

-Senegalliler dahil değil

Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

-Yoksa seni rahatsız mı ettim?

Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

-Freud diye bir şey yoktur.

Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
Belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-Haydi iç de çay koyayım.

Ah Muhsin Ünlü

27 Haziran 2010

Gözümü açtığımda 02:23'tü
dün gece çok kötü bir kabus gördüm
Sanırım şeriat gelmiş ülkeye
benim oturduğum ev bahçe gibi bir yere bakıyor
salondan bakınca dört apartmanın arka tarafı yeşillik
rüyamda karanlık olan burası artık zifiri karanlık
geceleri döve döve öldürülen çocukların sesleri geliyor artık
akşam hava kararmış, aşağı bahçeye iniyorum,
annemle çocuklara ya da başka bir şeye bakmaya gidiyoruz
apartmanın cephesi boyunca dolanacağız
zemin kattaki dairenin camları zeminle aynı hizada
camın önünde de bir metrelik boşluk var yolla arasında
o sırada annem o hendek gibi yere iniyor
annem bu sırada "gel gel bu akşam sloganları ben yazdım" diyor
sanırım annemle izinsiz bir gösteriye gidiyoruz
tam ben de inerken baştan ayağa üç tane kapkara kadın geliyor
anneme dönüp "bu saatte şu kara çarşaflılara bak" diye inceden dalga geçiyorum
o sırada bir tanesi bana doğru yaklaşıyor
bunun kısa boylu hafif yaşlıca çember sakallı aile reisi olduğunu anlıyorum
ben hendekte olduğum için ayakları hizasında kalıyorum
iyice yaklaşıyor ve yüzümü tekmeliyor
o sırada uyandım, tüylerim tenime batıyordu.

24 Haziran 2010

seyahat etmek kolaylaşınca
insanların kalbi kırılmaya başladı

22 Haziran 2010

dün gece rüyamda ofisteydim
mimarisi garip olan ofiste masamdayım
yerden sekiz dokuz metre yüksekte
ve sadece iki kişinin yan yana durabileceği
genişlikte açık bir koridor var yanımda
ve bir anda koridordan üzerime
kocaman bir panzer gelmeye başlıyor
uyanmadan hemen de yine abuk bir şey gördüm

21 Haziran 2010

dün gece rüyamda evleniyordum
ama damadı tanımıyorum
ben aslında nikah sırasında şahidi yetişmeyenler için
yardım amacıyla orada bulunuyormuşum sanırım
fakat bir damadın gelini gelmeyince beni hemen giydirip
adamın, brezilyalı adamın yanına koyuyorlar
üstümde saçma bir gelinlik ve duvak ile evleniyorum
insanların ne konuştuğunu bile anlamıyorum
gelin odası desen yatakhane gibi
etrafımda hiçbir arkadaşım yok,
hiç tanıdık yüz yok.

19 Haziran 2010

dün gece rüyamda çok ağladım
bir taksideyiz üç kişi sanırım
uzak bir olan yere gitmek için binmişiz
arabada birisinin tavrı şöförü rahatsız ediyor
adam da arkanızda isterseniz silah var diyor
arabaya gömülü bir sürü silah gösteriyor
yok diyorum, davetli listesiyle ilgili bir sorun var diyorum
elimde yamrı yumru yazıyla bir liste var
annemin babamın olduğu kalabalık davet gibi bir yere geliyoruz
sahil kenarında boydan boya camlı bir yer
ece ayhan'ın gösterim günü gelmiş meğer
ama ben artık çok uzak bir yerde kalıyorum gösterime göre
abime yalvarıyorum beni götür diye
babama yalvarıyorum arabayla götür beni diye
ağlıyorum da ağlıyorum kimse götürmüyor
paganı arıyorum, ağlıyorum beş dakika var ben hala evdeyim diye
o da ne yapalım artık diyor, ben yine ağlıyorum

16 Haziran 2010

ve beklemek
beklerken adım atmak
nefes atan adımlar
adım alan nefesler
bastığım yer yangın yeri
sahi bir oda kaç adım

11 Haziran 2010

bugün canım sıkkın
ve bunu kabul ederek ilerlemek istiyorum
o yüzden size en sevdiğim şeyden bahsedeceğim
kırmızı
kendimi bildim bileli kırmızıyı çok severim
her şeyim o kadar kırmızıdır ki
insanlara gına gelmiştir
yedi yıl önce para biriktirip ilk kez
kırmızı bir palto aldığımda
annemin beni eve sokmayacağını düşünmüştüm
her şeyim kırmızıydı, bir de kırmızı palto??
yandaki paltoydu bu ama fotoğraftaki ben değilim
internetten buldum


ki zaten beni yeşil eldivenle görenler bir yaşına daha basabilir...
yazın aldığım o iddialı kırmızı gözlük,
kırmızı puf, kırmızı kareli masa örtüsü, kırmızı yastık
kırmızı etek, kırmızı bluz, geçen gördüğüm kırmızı elbise
kırmızı topuklu ayakkabılarım, kırmızı göz farı, kırmızı oje...
sanırım yeter, kendimi daha iyi hissediyorum.
bugün de, bu post da böyle olsun, elden ne gelir.