31 Aralık 2003

god said "oh my god!"

yurdumun insanlari iyice kendini kaybederken
sokaklara dokulmektense sadece okula gitmeyi tercih eden bunyem
yolda bu kadar enstantanenin icine dusecegini bilseydi
evden hic cikmazdi sanirsam

yurdumun genc kizlari piercing yaptirmaya cesaret edemezken
ya da finansman saglayamazken bulduklari pratik cozumlerle
beni benden almaktadirlar oyle boyle degil
gitar telinden bozma metal parcaciklari kaslarina takmak/sikistirmak
suretiyle ortalarda dolanmakta ve beni
saskinliklara gark etmektedirler

ve laf edemeden gecemeyecegimdir ki
eskiden sokakta oynadigimiz plastik toplar patlayinca
ortadan kesip sebeklik olsun diye kafamiza gecirirdik
simdi bu aparatlari pamuktan yunden yapip satiyolar
bere desem bere degil plastik top desem degil
heytre bea!

30 Aralık 2003

SaVasMa SeViS

emirvari mottolara hayran kalan genclik atesleri
tam gaz gozumu kaparim gorevimi yaparim histerisine kapilinca
sonradan kahkaha tadinda izler birakiyor ucuncu kisilerde
kahvalti etmek icin zuppelik taslayan bunyeler de
lise zamanlarindan kalma bir tadla
gulunesi teoriler yaratirsa hele tadindan yenmez hale gelir...

-sevisirken seni seviyorum demek sanki yaptigini legallestirmek gibi?
-eh iste yani yapiyorsun ama aslinda yani seviyorum da ama yani filan.
-ehuhehue komik isler valla ama hak vermek lazim kimse direk seni sikiyorum o kadar diyemez ki.
-der der sen hic merak etme ama yine de legallestirme cabasi bu aslinda haklisin.
-bi cay daha icer misin?

ve iste sonra normal insanlar girer iceri, oglen nerde yemek yiyeceklerinden
ya da aksama hangi filmi izlemek istediklerinden bahsederler.
sonrasinda iste sabah kahvaltisini zuppece bitiren iki kisi de kalkar gider.

29 Aralık 2003

KiNa UcuZLukTa!

kursun dokturup rahatladigini soyleyen arkadaslari anlamazken
vakti zamaninda icinde benim gectigim beddua cumlelerinin sahiplerine
kina dagitimina basladim gecen gun
ramazan abi saolsun kirmadi beni geldi
cekmis altina bmc'nin en kralini dayanmis kapiya
"abla tasinicak kina varmis" demesin mi
dedim ilahi ramazan sen de basimiza nakliyeci ciktin
sonra iste verdim kinayi verdim kinayi verdim kinayi
simdi dolasmakta kendisi tum istanbulu
istanbul kina ben beddua.

28 Aralık 2003

beni ne kendileri ne makyajlari ne de ter kokulari ilgilendiriyordu
ben sadece hic birini bilmedigim suratlara (en azindan bilmek istemedigim)
kapiyi acip gulumsuyordum...
sonrasinda oturup devam ediyordum
hic biriniz umrumda degildi
herkesin gidisinin ardindan acik mi kalsin derken kapanan kapilar
ve iste butun ihtisamiyla merhaba'mla iceri dalan fahise!
hepimiz icimizdeki fahiseye asigiz
gerceklerine degil...
simdi dilimi sattim kelimelerim copte.
yuzumu de doktum kapi esiginden asagi supurdum!

27 Aralık 2003

su an tek istedigim su ikisinin bitmemesi son ses;
dance with me around this fire
the dance of bad angels who'd love to fly higher
god is love, god is love
and her lover i'll be
long to lead the world in ecstacy

&
i am falling, i am fading, i am drowning,
help me to breathe
i am hurting, i have lost it all
i am losing
help me to breathe


f.ck it all...
cok guzel gitar calan bir insanin yanindan kalkip gelip
LeS denen sinavin sonucuna bakinca sacmalama konusunda ustume yok
evek sinir tanimiyorum bu konuda
votka fantali bir bunyem var su anda
ve yine akranlarimin arasinda en salak hissediyorum
pazartesi gunu aldiklari puanlarla sisme yatak yapacak insanlari bekliyorum.
YagMurda FiSiLTiLaR

uzun sure playliste koyup dondurulebilen parcalar mevcut su hayatta
emegi gecen herkesin ellerine saglik cidden.

dun aksam zarif kadinin nasil olacagina dair cesitli
goruntulere maruz kaldik ama olsun halimizden memnunuz
eh tabi adamin birine uzun uzun bakip bana donerek
"senden guzel" diyen arkadasim elma ve armut cisimlerinin
ayri kategori gerektirdigini elbet ogrenecek gunun birinde
ama daha eglenceli olani getirilen aciklamaydi;

"dusunsene sabah uyaniyorsun ve yaninda
senden daha guzel bir yaratik
buna ne kadar katlanabilirsin ki?"

tabi, taaabi....

26 Aralık 2003

uslup sorununa kollektif bir katilim soz konusu
iki hafta icin mevcudiyetini koruyan insanlara
ayrilan zaman mekan hayat dilimleri varken onlar size;
biz mahmutla sinemaya gidicez, sen de gelmek ister misin?
dedikleri zaman anlamsiz hislere gark oluyorum
ayni cumleyi ben;
hadi mahmut sen ben sinemaya gidelim mi?
diye kurunca da fazla duyarli oluyorum...
hey hat dokuz kat!
kucuktum ufaciktim bir susadim bir aciktim!

dogup buyudugun insanlari kaybetmek kotu bir sey
irade sinirlari icinde onlari terketmek baska bir opsiyon
ama zaman icinde degismiyorlar demek degilmis
zaman icinde ozlenmiyorlar demek degilmis
elimi kolumu saga sola savurarak tanima sureleri icin
sekiz ya da on kelimelerini kullanmak
cogu zaman huzur veriyormus insana da ben pek orali olmamisim.
bozulan musluklar arta kaliyormus belki sonralari
ama yine de gulmeyle karisik sinir durumu yaratiyor bu bile
kapidan tam cikarken merdivenleri cikan biri oluyor sonra
kaptigi gibi ingiliz anahtarini yardima geliyor da hani
tesisatci kimmis usta kimmis diyerek guluyoruz
su gelir guldur guldur oluyor sonra saolsun.
cocukken de catapatlar vardi
ya da atilan kiz kaciranlar
boyumuz kadar toplarla oynadigimiz istoplar
geyik parki... sahil parki...
guzel zamanlardi da hani sanki;
biz buyuduk ve kirlendi dunya...
"boyle yaparsin ararsin ustune dusersin simdi anliyo musun
siz hastayken benim neden aklimin hep sizde oldugunu?"
cumlesiyle irkti beni anne kisi ki hey masallah...
anlatilasi herseyi gerisin geri atiyor olmanin verdigi sevkle
aptal aptal izledigim televizyon furyasina bugun devam ettim
sonuc kisminda degisen pek bir sey yoktu.
sag sol hakkinda tekrar fikir belirtebilirim ilerleyen zamanda
cozulen bir sey olmadigi gibi ortada ucusan anlamsiz dedikodular devam etmekte
eah diyorum, sonunda hepinizi bi odaya kapaticaklar
birbirinizi becereceksiniz en sonunda becericek kimse kalmayinca
sikintidan bi daha becereceksiniz olacak bitecek.
aman bana ne demek istiyorum hatta krem santi filan.

25 Aralık 2003

tesadufen yalnizsin, gerceklerin farkindasin

gecen sene bundan alti gun sonrasi
sabaha karsi ya bes ya alti, ki aslinda sabah...
nazik bir sekilde bilegimi bosalttim demin mutfakta konusurken
ve yine ayni naziklikle mutfak caminin koluna astim
orda uzun sure kalmasi dilegiyle
simdi zamaniydi teker teker silahlari ya da zirhlari kusanmanin
olasiliklar, sanslar
olaylar neden hep senin tersine
bunu hala sorma
yanlıis yer ve yanlis zaman
bunlar hep aldatmaca
bunu artik anla

ilk duyusun unutkanligi ve yuksek dozdaki dikkatsizligi
sonra yersen lupenlerin hatirlatmalari
zaman icinde boyutu tekrar tekrar degistirmek
ozumsemek ve benimsemek kelimesini en cok kendine yakistirmak
sonra zaman gelip unutmak
donup tekrar ayni sehire gitmek gibi
my dream is gone and i'm undone
yeni hayatlar kurma mevsimini cok geride biraktigimi saniyordum
hayatimin ucte birini kendine eklemis birisi vakti zamaninda
hayatimdaki butun taslarin yerini degistirdin demisti de gulmustum
ne guluyorsun be aptal, daha ne taslar oynayacak senin hayatinda...

24 Aralık 2003

tamaaaaaaaaaamen duygusal!!!

hakkimi kullaniyorum... cok uzun zaman susmanin hakkini kullaniyorum...
son donem oznelerinin hicbirini ilgilendirmeyen hayatimin baska bolumleri,
bu bolumlerin belki coktan hakettigi belki coktan almasi gereken dersler var
ya da bilmiyorum baska seyler var bu hayatta...
zamaninda "adam mi sikiyosunuz?" diye bagirilan telefonlar bile hafif sanki
ya da birbirini sikenler bile en azindan istek ve dileklerini belirtmis oluyor
anlamiyorum insanlarin arkadaslik dostluk kavramlarina verdikleri deger beni geriyor
yenilen icilen ayri gitmeyebilir ama zaman geldiginde o insan senin yuzune bile bakmayabilir
bu cumle her ne kadar normal olsa da, hem de ne kadar normal olsa da
benim hayatimda barinamayacak bir cumle...
ustune basa basa soyluyorum ve soylerim
insanlar cesit cesit olabilir ama bu kadar cins'leri benim hayatimda barinamaz

aglamak zirlamak icin cok yasli oldugum bir zaman bu zaman dilimi
aglatip zirlamaktan usanmayan insanlara karsi direnc zamani
elbet beni haksiz cikaracak bunyeler bunlar
komik ama oturup bunu bile bekleyemeyecegim
aptal ve anlamsiz bahaneler var ortada hem de dile dokuluyorlar
arkami donup baktigim zaman bir tek moskova sirki yok nerdeyse
yine anlamiyorum kahretsin kac kere soyleyecegim
anne eve gelirken bana bir kilo idraktor al bu hayat cok zor bana!

23 Aralık 2003

i find it hard to tell you i find it hard to take, it's a very very mad world

hayatin guzel oldugu zamanlarda iclal aydinin hayat guzeldir diye bir programi vardi
o zamanlar hersey normaldi
babasinin yaninda aglayamadigi icin sinemaya gittiklerinde
babasinin gormedigi gozunden agladigini anlatmisti
o zamanlarin bu bilgisi, anlami olmayan bir yere kazinmisti beynimde
o zamanlar hersey normaldi
hayat bile
...
birisi tahta zemine basarak behcet necatigil okurken ben seneler once duydugumu,
tek gozumu nasil kullanmayacagimi basarmaya calisiyordum
ve sonrasinda "konusmasam, tas olsam" diyen dillerde
bunu basarabildigimi gordum... sessiz sessiz...
annem savas isterdi!

cesitli notlar almama neden olmus bir geceyi de geride birakmak ayri bi haz veriyor
baris icin yapilmis bir gecede nedendir acaba "kafama sikar giderim" diye bir sarki soylemek
tribunlere oynamak arkadaslarin deyimiyle...
eller cepte sarki soylemek hangi nezaket kuralidir ayri bir merak konusu tabi.
ve ellerin cepte olmadigi zamanlarda da,
"muhabbete dost aradim" dizesini neden kulak hizasinda tuttugu eliyle
telefon isareti yaparak anlatmak istedi de bizi kahkahalara bogdu
halkima en yakin oldugum yerde otururken tartismak istedim
akm gibi bir yerde neden inatla cep telefonuyla konusursun etkinlik sirasinda
yani hele ki ikinci sirada oturuyorsan nedir bu saygisizlik?
onlarin saygisizligini bir kenara birakirsam
o kadar da sevdigim bir insani neden hala o yasa gelip
hala nazim'in hurriyete dogru siirini kagittan okuyor ki?
halkimin nasil bir halet-i ruhiyesidir ki bu
boyle bir gecede sahneye firlayip kalabaligi sok ederek
sahnedeki tiplerle fotograf cekitrmek ister canhiras bi sekilde?
daha sorulasi elbet cok sey vardir ama alkis tutmak istedigim bir insan var ki
o da genco erkal, bu isin ne yasa ne de baska bir seye bakmadiginin kaniti...
sahneyi cikip sahneyi titretip bir kelimesini bile sasmadan...


If only...

Gozun gordugu hersey fotograf olsaydi en iyi portre odulunu ben alirdim...

22 Aralık 2003

I've BecoMe Comfortly NumB...

can sikintisi ve boyutlarina dair yazilmis butun kitaplari alip dizicem evime
sonra o ukala dekoratorler gibi evimi boydan boya kutuphane yapip
"alo, iyi gunler evime 15 tane bej sirtli 40 tane de kirmizi sirtli kitap istiyorum"
cumlesini kurucam... sonra da al sana reng - ahenk...
insanlari kollamaktan sikildim, kendimi korumaktan sikildim
x cafeye gidememekten y bara girememekten sikildim
insanlar yeni yil dilek listesi yaparken ben de sikildigim seylerin
listesini yapmaktan sikildim....................................................

you're the night, lilah. you're everything that we can't see.
lilah, you're the possibility.



bir yali alana ekonomik paket tarihi eser bedava!

bir takim insanlara sadece saygi duyabiliyorum sanirsam
evlerinde asansor olan
yatak odalarina astiklari tablolari ustlerine dusercesine bol olan
olan da olan insanlari anlamiyorum
ya da sus niyetine koyduklari kasik ya da tesbihlerin yanina
(prosedur geregi olsa bile) tesbih1 tesbih2 yazmalarini anlamiyorum
eh anlamayip saygi duymak bu olsa gerek
elalemde para denizde kum gibi olunca boyle oluyor
oluyorda koca yalida bir tek plazma ekran televizyon gozume guzel gozukuyor...

21 Aralık 2003

yesil sahalarin enstantane adamlari

galatasaray elazigspor maci oldugunu umud ediyorum hafizama guvenerek
sahanin ortasinda hakeme sarilma tribiyle cizilen karizma hakemin miydi
yoksa o an icin suurunu kaybetmis olan futbolcuyu o hale getiren
bir penalti sevinci miydi?
elbet daha once gulunen enstantaneler de olmustur ama gunu kurtaran tek sey
hakeme sarilan futbolcu olmustur kayitlara gecebilir
ama uzerine tatli isteyenler icin fenerbahce malatyaspor macini oneriyorum
daha dogrusu macin spikerini oneriyorum
bol krem santiyle super gider
cunku kendini kaybetme ekolunde basi cekiyor
hangi spiker tarihinde kartalin maci olmayan bir macta can havliyle
dal sarkar kartal kalkar kartal kalkar dal sarkar sayin seyirciler iste
cumlesini kurmak ister ki? anlamiyorum...
sanirim uzun sure de anlamayacagim
ve dolmusta tek basina gulen insani oynayacagim.
hey hat dokuz tat!

19 Aralık 2003

kelimelerinizi veriyorum;

topac / topac / topac

sureniz baslamistir....

18 Aralık 2003

atlanilmamasi gereken bir kar hadisesini dakikasi dakikasina
yasiyor olmanin verdigi haz bu galiba
gidip kalorifer peteklerine yapismak istiyorum...
"Bir kadin 'seni seviyorum' derken aslinda 'yuregime bir cizik attin
ve bu yuzden 'seni oldurebilirim' demektedir." diyordun.

Oruc Aruoba bunlari yazdigi kitapta her hangi bir kesimi intihara surukluyordu
Mazhar Alanson 'dan "Yandim yandim" parcasini her dinledigimde,
aklima satirlar tekrar tekrar dolanir...

"...bir cizik attin gonlume, kanattin..."
"borc almak seks gibidir ikisi de arkadasligi bozar" - demisti de ne gulmustuk
spontane espini dalinda ise madalyayi kaparken;
"-bilmemek bilimseldir
-ne yani ben de bir suru sey bilmiyorum ben de mi bilimselim?"
diyordu.
pardon yas kac?

daha kapiya gelen anketorlere bile yasimin kac oldugunu inandiramazken
nasil bar kapilarinda beni sekteye ugratanlara kafa tutarim ki
hele loy...
sahnelerin kraliyim – dekoltenin allaaayim

ender gorulen baba kisiyle bulusup arkadas dedigi benimse masallah dedigim insanlarin tiyatrolarini izlemeye gidecekken bir anda saat hatasi yapildigi fark edilmisti ki bir kahvenin bu araya guzel gidecegi fikri akillara yerlesiverdi. findik aromali kahvenin guzel oldugunun ogrenilmesi disinda goze carpan baksa bir sey ise ayni sosyal etkinligi gerceklestirecek insanlar mekana en yakin yerde demleniyor. sinif, statu farki olmaksizin. yazinin gidisati icinde anlama kavusacak bir cumle etmis olmanin verdigi hazzi paylasin benimle.
tiyatro binasina dogru yapilan kisa yuruyusten sonra iceri dalmamla bohem oldugunu sananlar, bohem olanlar ve bohem olmaya kasanlar gruplari coktan kaynasmisti ki ben herseyden bi-haber ve bi-ilgisiz kafamdaki southpark sapkamla merdivenleri cikmaktaydim.
Sinema camiasinin kanimca cok zuppe oldugunu bir daha hatirlatmak istiyorum. Ama tiyatro camiasinda ayni sey gecerli degil. onlar sizinle beraber yurur sizinle beraber kahve icer ve sizinle beraber oyunu izler protokol derdi yasamadan. spot isiklari ya da korumalar olmadan. sizinle goz goze gelir. Ve tabi bu kadar tiyatro oyununu hangi arada derede izlediklerinin de en guzel orneginin galalar oldugunu soylemeye gerek bile duymuyorum. o kadar yazar cizer tiyatrocu vs gunluk kiyafetleriyle televole kulturunun payet islemeyi bluzlarina inat orda boy gosteriyor. tecrubeyle sabitledigimiz bu konuyu ayrica pazartesi aksami bir de sinema tiyatro karmasinda tescilleyip tekardan gozler onune surmek gibi bir planim da yok degil. nerde bu sadelik nerde o snobluk. kanimca ne buyuk karmasayi tiyatro kokenli sinemacilar yasiyor ki onlar ayri bi yazi konusu.
tabi bu kadar allayip pullayip birakmak da var ama uzerine basmadan hatta uzerinde ziplamadan gecemeyecegim bir sey var ki o da baldir/gogus sorunu. dostlar tiyatrosu herseyiyle taktir ettigim oyunculara ve oyunlara yer vermis, anne kisiden gecme bir aliskanlik olarak genco erkal’e hayran olmami saglamis bir tiyatro olmasina ragmen son donem tiyatrolarinda tiyatronun iceriginden uzak bir sekilde bir baldir bacak ya da bir gogus gosterme kaygisi icine girmis sanirsam. hosuma hic gitmemesiyle beraber gerekli oldugunu hic mi hic sanmamaktayim. kendilerinin bilecegi is diyerek konudan uzaklasiyorum ama yine de yigidi oldur hakkini yeme diyorum kendime de.

karanfil deste gider, on yargi kosar gider

evde deste deste duran Yeni Harman dergilerine bakip bakip ic gecirirken aradan secmece yaptigim Leman / L-manyak ’lari catir catir tukettigimi fark ettim ki artik en sonunda Kacak Yayin ’da “ben hakan, James hakan, dedeoglu”nu bile gorup sevindikten sonra ellerimiz istemsiz bir sekilde hakkini yedigimizi dusundugumuz yeni harmana gitti ve okumaya basladik.
Karar: On yargi diye bir sey varsa; yeni harmani son sayfaya kadar okuyup elden birakmaktir.

nazar etme ne olur calis senin de olur

nazarmis gozmus cok fazla inancim olmasa da son gunlere dair belirti tasiyan bir hissiyata burundum. olmadik zamanlarda akan kanlar, olmadik isimlerle cikan hastaliklar ve beklense bile degeri konusunda konsensusa varamadigimiz vucud degerleri. bu silsile basladigindan beri normal bir hastalik ya da operasyon adina sahip olamamam da beni ayrica germekte. yani kizamik bogmaca olayim sabahlara kadar suruneyim demiyorum ama nedir ki deviasyon salazyon ya da akustik trawma. hem sonra deger konusunda ikinci ayakta ceken arkadaslik muessesesinin catir catir catirdamasi da soz konusu ki bunun pek atlanir yani yok nazarimda. degis tokus mevsimine girdim bu konuda da ama hala ucak yolu gozluyorum…

bed–baht olarak an–i sebabi heder ettim

iyi niyetlerle cikilan yolun sonunda iyi niyetlerin anca bir kimsi gerceklestirildikten sonra gulunesi bir sekilde yarim kilo kimya heder edilmistir. İtinayla kayitlara gecmesini dilemekteyim hatta sevgili izleyicilerden ki kendileri de beni ayakta alkisliyorlardi o sira. İlk alkislamalari ruzgara dayaniksiz bunyemin telefonla konusurken saksi uzerinden savrulmasi sirasindaydi ki bunu hatirlatmayi kendime bir borc bilirim. uzun sozun kisasi demek istiyorum cunku demin ilk kez nokta koydugumu fark ettim. hasta olan dBoT beyin evine gidilip kendisine bir tas corba yapildi, yapildi yapilmasina da yaninda yemek diye sundugumuz seyi nasil cope atsak diye de dusunulmedi degil. Boyle experimental seyler demek ki sadece MarLiN hanima ozguymus aldigimiz boy olcusuyle kendimize bir entari filan dikmek istedik ki oyle boyle degil.

17 Aralık 2003

herseyi siliyorum
negsel di mi?
67 - 41 filan sonra 100kusurdan 50kusurlara...
hayat 40inda baslar inanin bana dostlar
zaten ne olursa en yakin arkadaslardan olur di mi?
uzerime dusen kaya parcaciklarini hatirliyorum
bir de bana ait olmayan devinimler vardi
heyhat demek istiyorum
bok gibi uyanmak bu olsa gerek

16 Aralık 2003

your face has fallen sad now
for you know the time is nigh
when i must remove your wings
and you, you must try to fly


endiselenmeyi basariyorum etrafimdaki insanlar icin
ama bunu sadece merkeze en yakin elektronlar icin yapiyorum
kendime ayirmadigim onca zamani uyuyarak gecirdim
bugun cok fazla sinirlisin derken EgoMyLeGo,
benim canim hala uyumak mi istiyordu yoksa?
haftanin barindirdigi gunlerden en sona kalanina dair
kurulan cumleler vardi bir de iste boyle anlam tasimayan bir suru sey
canim yaniyor
olmadi.
uyurken de karanlikti
uyaninca da...
ben bu zamanlari geride biraktigimi saniyordum.

kanin o kadar hizli aktigini gormek insani korkutuyor.

come sail your ships around me...

karisan akillar var burda su anda
kaybettigi arkadaslariyla konusan
sonra da garip bir tesadufe siritan...
bundan iki sene onceydi,
goz kapagima giren bi igneyle hem bagirmak hem de kipirdamamak...
disarda bekleyen iki yurekten birisi guldurebilirken beni
kolumdakini cikarmami istemislerdi girerken de
nasil sacilmisti etrafa
sonrasinda aynisi bir daha...
iki yildan sonra bu bilekte duruyordu bugun
duruyordu da bugun dile dokulmustu sozler
buraya kadar geldim, geri donemem, sen de donemezsin
cumleye cevaben burdan sonrasinin gittigini sanmiyorum demek...
parca(lanmak)
parca(larini birakmak)
parca (basina calismak)

we talk about it all night long
we define our moral ground
but when i crawl into your arms
everything comes tumbling down

sarkilara cok bel baglamamak gerekiyor
siz daha ilk misraya takiliyken
sarkinin tam belinden bir misra cikiyor
boynunuza sardigi koluyla kiriyor boynunuzu
bu eller mi vurdu bana diye soruyorsunuz
tuttugum / optugum bu eller?
cok sevdigim dediklerimizin dikkatini once kapi islemeleri cekiyor
sonrasindaysa kapi kollari
ve gozunuzu kapattiginizda size kalan goruntu gidisleri oluyor.

bilmem kacinci donemecindeyken bu hayatin
her gulumsemenin arkasina saklamakta zorlandiklarimi
artik kahkahalarla cok daha kolay saklayabiliyordum ya
helal olsundu bana...
yastik/uyku ikilemi yerini yastik/rahat uyku ikilemine biraktigi zaman
Marquez kahramanlarini dogal bir sekilde ucurabiliyorsa,
nedendir ki bosa durmak?
­

15 Aralık 2003

bir de sigara sorunu var degil mi
devamli bir sigara alma sorunu
mevsim yaz olmali
o zaman bisiler giymeli
kazak mont ve bot ucgeni beni germekte
kurtulmak icin can atiyorum
coraplari ve gomlekleri kesmek istiyorum

heather nova artik evime gelebilir...
yine odami topladim diye geldin di mi?
hadi bakalim... gel otur da yavastan baslayalim.
bir kere kabul et ben o zamanlar kucuktum
kucuk oldugum kadardi her sey...
simdi ise bir suru kitap bir suru kagit bir suru not var.

banyoya kosarken yolda duydugum kahkahalari kacirmak miydi
yoksa;
"valla ne bereketli elin varmis dort tane cektik hala sifirdayiz"
cumlesine saatlerce kopmak miydi
su siralara hayat denen sey...

dusunme katsayimi bi kenara birakiyorum
ama sadece benden cacik olabilecegini dusunen insanlari
soyle bir sayiyorum kafamda
elimde bir demet dere otuyla.

cok vardi da yolda dokuldu sanirsam.

13 Aralık 2003

ruhumu maslak venue'de birakip buralara geri geldim
ben ucaga bindikten yarim saat sonra baslayan konserlere ic cekmistim.
cok uzun zamandir istenen tek sey olmasinin verdigi ayricalikla
butun gecemi almis olabilir ama gunun ilerleyen saatlerinde
joan baez ya da janis joplin olmayan joan osbourne kitlemisti bizi
sonrasinda karizmasina ayri sigarasina ayri hasta oldugum vokal...
ve tabi en guzel sonrasiydi... 01:34 itibariyla baslayip 03:12 gibi biten
daha dogrusu bitti sayilan bir monolog...
bir insanin tek basina girdigi gulme krizleri konusunda rekora kosarken
benligimi saldim gitti, konuya uzak bunyeler kas goz isaretleri ile
beni susturmaya calissa da nafileydi...

NoT:yapilmis ve yapilacak butun imla hatalari icin herkesten ozur dilerim.

11 Aralık 2003

hayatimin dort ve hatta belki daha cok kati olan insanlar
ama sadece bazilari
beni gorup daha agzimi acmadan
"aglama be yavrum biz neler gorduk, sen hepimizden yorgunsun belli ki"
dedigi zaman pek bi sasiriyorum ben...

10 Aralık 2003

bazen bazi insanlar kendini iyi hissetmeyince
icinden geceni kulagin duydugunu soyledikleri zaman...
uzaga gider bunyeler cok eskiye mesela...

9 Aralık 2003

yataktan firlayip hayatimin iki kati olanlara NedeN diye sormak anlamsizdi
ama insan bu kadar mi tutamaz kendini?
I'm nothing but a four letter word!

gulmustum kadeh tokusturup sanal beyanat verenlere de
simdi kendi halime guler olmustum
"sanal beyanat verdirenler utansin nihahaha" diye de
bi kompozisyon odevi olmaz ki kardesim
olsa bile bunda da birincilik almak zorunda degilim ki...

nasil da sasirmisti ikisi de, masanin bir ucundan obur ucuna kadar
baslarini kaldirip "nasil yani?" deyisleri
"kimse sevdigini direk soyleyemez kelime oyunlari kurtarir onlari
seviyorum'la seni kelimesinin yerini degistirip
degisen formatin icine siginirlar ve gercekten soylemediklerini dusunerek
gonullerinin rahatliginda kaybolurlar..."
ve tekrar "nasil yani?" deyisleri.

cok bilinen seyleri hic bilinmiyormus gibi soylemek
salakliktir
cok bilinen seylerin zaten elli kere soylendigini bilerek soylemek
normaldir
cok bilinen seyleri bilmiyor ayagina yatip soylemek
... ben ne diyim ki sana?

iste sonra olay donup dolasip buraya geliyor
eh ve pek tabi simdi kendinize birer alkis secebilirsiniz
acik bufe dagitiyorum bu gunluk
cunku bir cogunuz hakettiniz
aman diyim yalniz elinizde patlamasin!

8 Aralık 2003

okke diye cevap verdigim cumlelerin daha onceden tahmin edilebilir olmasi
baslanilan konusmalarin ikinci cumlesi 'bye' olunca
duraksamanin hemen ardindan cevap verme evresi geliyor

insanlari gozetliyorum
gozetlenmeyi istedikleri icin
istemeyenler de zaten ucuncu kisi muamelesi yaparaktan
tek tek basaraktan bade suzerekten

devamli bir ucuncu kisiden bahsediliyor
hatta dorduncu kisi
bir tane erkek bir tane disi gonullu sectik bu konuda
yuzlerini bile gormeden yaptilar...

eski sevgili cennetleri varmis
kalabaliklar arasinda obek obek duruyorlarmis
sahte isimlerle gecenin bir kismi eglenceli gecebiliyormus

ezan sesleriyle ilgili cesitli teoriler uretecek kadar onlari dinledigime inaniyorum
artik...
dobra olmakla anlamsiz kirmak arasindaki fark idrak kapsamina girdiginden beri,
susar olmusum da gecenin bir yarisi aniden zirlar olmusum
zirlatir olmuslar
oldugum yerden bakinca etrafimda hic gulumseyen suret gormesem de
secim yapilmistir... uzatmasin insanlar.
ya da istedikleri kadar uzatsinlar ama beni hirpalamasinlar...

merakli gozler siyrildiklari omuzlardan ya da baska uvuzlardan
zaman bulunca silkelenip bakarsa
bakmis olur sadece.

olmadi biliyorum ama bu kadar yaziliyor...
eski demeye dilim varmayan bi ton arkadasimi gorunce birarada
sorgucum arka odadan cikip geliyor...

6 Aralık 2003

kurt wagner'i evime kapatip sabaha kadar sarki soyletebilirim....

cantalarin tasindigi ve edebi metinler kitabi barindirdigi zamanlardi...
jale mahmuta asikti ve birliktelerdi
birliktelerdi de mahmut ayrilma yolunda ilerliyordu
yapilan muhtelif konusmalarla mahmutu yolundan dondurmeye calismistim
"yapma, etme" konusmalari uzun surmus olsa da basarili olmustu
bana kalan sey ise mahmuta asilmakla suclanmak olmakti
ve benimle konusmayan siniflar dolusu insan
eh edebi metinler kitabi zamanlari icin oldukca basarili...

simdi seni goruyorum.
hissediyorum ayni seyin basima gelecegini.
format ayni olmasa bile olacagini biliyorum.
cok bilmesek cok daha rahat yasariz derken EgoMyLeGo
ben bir yudum daha aldim...

hirpaliyor insanlar beni...
kendi hayatlarini yasarken sadece kendi hayatlarini yasadiklarini saniyorlar
sabah muhtesem bir gune uyandiklarinda aniden calan kapi...
o kapiyi aciyorlar ve yedikleri tokada anlam veremiyorlar
kapiyi kapatip iceri donuyorlar,
koltuga yigilip o muhtesem gunun sabahinda aglamaya basliyorlar
o insanlar kendi hayatlarini yasamiyorlar
kendi hayatlarini yasamak icin baskalarinin hayatlarindan caliyorlar
"birisinin cok kazanmasi icin birisinin az kazanmasi lazim" derken pareto...
olabilecek en maddiyatci iktisatci kimligini mi ortaya koyuyordu?!

insan biraz bencil olmadan mutlu olamiyormus ya hani
insan kimseyi kirmadan yasamayamiyormus ya hani
insan kelimelere sahip oldugu surece herkesi kirabiliyormus ya...
kari kismisi egosunu evde birakmadigi surece yanima ugramasin lutfen
gayet pijama tadinda bi aksam gecirmek icin ugranan arkadaslara
bir torba dolusu egoyla gelirse bu insanlar ben ne diyeyim ki?
winner might be taking all but you can't be a winner in the beginning of a game
all games?
iste anca bu kadar susabiliyorum dedim ya...
anca bu kadar susabiliyorum
siz vakti zamaninda insanlarin onunden ve arkasindan is cevirirken
simdi sanirim bu isi yapma sirasi bana geldi
bunun tadini cikarir miyim bilmiyorum
ama ilk kez icim rahat olacak sanirsam

wish list filan hikaye...
son hakkimi kullanmak istiyorum.
cam kiriklarina sebebiyet verenler listesi.
her daim akli basinda metanetli gozuken insan modelinden siyrilip
su an bunu gerektirdigine inandigim bi ruh haline burunmek istiyorum.
ve hic bir davranisimdan sorumlu tutulmak istemiyorum.
demek ki... bu hikayeden ne cikariyoruz?
vakti zamaninda geri adim atmaya meyilli ayaklarin yani sira
duyduklari ya da gordukleriyle cok kolay kirilan bir sirca fanusumuz varmis.

everybody knows him he's a pleaser
nothing else than just a teaser

diye baslayan bir sarkinin;
and so i call myself a pleaser
this time sitting on a secret
one secret now everybody knows

diye bitmesi ayri bir tartisma konusudur...

buraya tiklayarak da basarili olabilirsiniz bu konuda...
insanlar hadi sen bi blog yaz diye durterken
ben hala icimde patlayan catapatlari dusunuyordum...
hayatim boyunca hic bir isi yarim birakmamis olmam
birakmayacagim anlamina gelmez...
skorer bir tavra sahip olmadigim icin bendeki bu rahatlik
"belki alismam lazim" sarkisini zaten hep bi sevmek
baskasi soyledigi surece sanki.

sair ne demisti;
yagmurda yurumek guzeldir, yurumedikce...
hafizami ortadan yarip hatirlamak istersem
EgoMyLeGo ile besiktasta isiklardan gecerken yasadigimiz/yarattigimiz dialog.

yazilan hersey yuze de soylendi
ama platform bollugu yuzunden gorulmedi belki de
daha onceki zaman dilimlerinde saldiri amacli kullandigim
basamaklarin hepsine iseyerekten ustune oturuyorum
elimde de hala bi bira sisesi var...
on kucuk yesil sise sallaniyordu
iclerinden birisi pat dedi dustu
- cihangir donusleri...
bolunuyor hafizam orta yerinden/her bi yerinden
dagilmadan devam etme kredimi kullanmak istiyorum
tavuklar uzerine bu kadar geyik yapmisken
gercekten kimin tavuguna kist dedigimi merak ediyorum
golgeni goruyorum hala
tedirgin oluyorum...
uyandigim zaman koridorda isik acmak zorunda olmak istemiyorum...
neyse en cok bu kadar susabiliyorum...

4 Aralık 2003

yasanmayacak seyler yasanmiyor derken KoaLa'nin biri...
artik biliyorum ki pierrota iyi bakiyor ve biliyorum ki yuzunde gulumsemesiyle o da yaniyor
canli canli atese atlamak her zaman kotu degildir...
tad vardir... damaklarda kalir.

populasyon azalsa da artasa da giris cikis kontrollerinde
omuzlarinda biraktigim gozyaslarina bakarak anliyordum...
sonrasinda icilen biralarda uzaklik sadece bir yudumdan digerine uzarken
cok uzak yerlerde cok derdinden yaralanmis insanlar kalsa da arkada
ayni uzakligi bilmem kacinci kere gidisin tam orta yerinde
o derin yara kanamaya baslar ve her kan damlasiyla beraber
sozcukleri bolusursunuz sirayla...
bense bi haber uyaniveririm uykumdan
anlam veremem.
veremedigim anlamlar o kadar agir gelir ki
uyku bile kabul etmez beni.

bu dil her zaman soz tasimaz
bu soz her zaman anlam tasimaz
bu anlamsa her zaman beni tasimaz...

but sometimes it seems completely forbidden.
to discover those feelings that we kept so well hidden.

ayni el kol hareketlerini yaptigim zaman gulebiliyor bunyeler ki komik oluyor
alfabenin herhangi uc harfi gibi birbirimize yapismamisken hem de.

kulaklar duyar oldu ama atese atlar gibi goze gorunmek ne kadar mantikli...
gerginim evek.

3 Aralık 2003

ruhunu giyin gel...
harcadigim uc dakikayi goz ardi ediyorum
herseyi bastan aliyorum ve sana dolu dolu on dakika yirmi saniye veriyorum.
gozlerini devirmek suretiyle 180 derece dondurme hakkini kullan benim icin
sarildigin o insanlari dusun ve simdi nerde olduklarini
yapilmayani yap ve yuzles demiyorum sana.
herkesin bir sorgucu vardir derdi annem...
derken sahnedeki sen ne dusunmustun ki senden benden cok farkli olarak?!
hic bir zaman yalniz yasamaz soru isaretleri
cunku hic bir zaman sadece sormazlar
sorduklari her soru icten ice bir yara tasir
sen'de yerlesmek icin...

goremedigin ince cizgilerden tasiyor bu hayatin anlami
arabesk kelimesini deserek degil de uzerine krem santi dokerek sundugu zaman bunyeler
yine kaybettiren aradaki ince cizgi olmustu.
son donem statik denge analizi tablosunda gorulemeyecegi uzere...
belki de hic gorulmedigi uzere hayati dagitmak icin cok kosul gerekmiyor
bu kadar fazla insanin hayata girmesi sonucu beklenen karin agrilari
zaman icinde yerini salinimlara birakana kadar performans dusuklugu gostermeyi dusunmuyor
tanimadigim insanlar ve duymadigim cumleler
yavas yavas akiciligini kaybeden beyin kivrimlarinin serbeti
ozel yasam alanini terketmek / tehcir edilmek
evdeyken eve gitmek istemek
and i thank you for bringing me here for showing me home for singing these tears
finally i found that i belong here


kelimeyi bulmak... uzun zaman kullanmiyor olmak bundan sonra da kullanmamak anlaminda degildir...
sevimsizim; cunku beni sevimsiz yapiyorsunuz
yuz kaslarimi gererken bunu genclesmem icin yapmiyorsunuz.
aklima dusmenizi sevmiyorum ve bazen beni tanimanizi bile sevmiyorum
aksam yemeklerinizin sohbet mezesi olmaktan nefret ediyorum
ama sizi bundan alikoyamiyorum
pavlovu cagirip sizi kopek etmek istiyorum ama elden ne gelir
midemi kaldiran "kiz"lara bakmaya devam ediyorum
sadece biraz daha gulebilmek icin

insanlar nothing changes just re-arranges yazarken
okuduktan sonra gidiyorum kosarak re-arrangement'a
kapisinda duruyorum
kapiya vuruyorum
ama girmiyorum
tam bu sirada bir sairin siirini caldigimi farkedip
yasamimdan cikiyorum
okunanlarin rengini anlamayan bunyelerin hic yapamayacagi bir seyi...
"bunu" yapiyorum ve gectiginiz dalgalar ya da bu ekran karsisinda
gazoz ve cekirdeginizle harcadiginiz zamanlar icin size bir hikaye borclu oldugumu dusunuyorum.

aziz nesin'in oglu ali nesin matematik ve korku adli kitabinda bir gece barin tekinde oturmus
icki icen bir matematikcinin anisini aktarmisti. kadin barda otururken yanina bir adam gelir ve konusmaya baslarlar.
adam kadina asilmaya baslar ve sonrasinda kadina ne is yaptigini sorar.
kadindan "matematikciyim" cevabini aldiktan sonra kahkahayi basar ve
"peki yemek yapabiliyor musun?" diye sorar. ali nesin ise bunu matematikle
bagdastirirken insan anlamadiklari seylerle dalga gecmekten
ne kadar haz ettiklerinin altini cizer.

ben ne mi yapiyorum, kirmizi kalemlerimin hepsini evde unutmusum
oylece vitrinlere bakip geciyorum...
bir otobus duraginda oturup sadece sesini duyabilmek
kanadayi tek bir nedene bagli olarak sevmemek
ruh esimi kaybettim hukumludur ve bana aittir diyerek sizlanmak
buyudukce en guzel zamanlari ayri gecirdigin bir insanin olmasi
ama o insani cok sevmek
belki de butun "sevme" kredisini bir insan icin kullanmak
onu da yaninda bulamamak ve dolayisiyla ruhsuz kaltak olmak...
soylendigi zaman da "senden ne kaltak olur ne du ruhsuz" cevabina gulmek.
kanadaya gitmek istememek
ama artik cok ozlemek. on bes gunluk tatillerden cok
uzun donemli gunesli pazartesileri ozlemek.
hani hic bizim olmayan...
ah be zeynebim...
iste boyle sirasiz ve zamansiz oldugu zaman hersey.
gecenin dordunde soz sinirlari disina cikip inatla halay ceken bunyeleri
sabah eve dalan sakalli adamlar "15,16 aha evet 17 adim" diyerek uyandirir...

sonra daha yapilacak isler var
blog yazma kurslari acilacak ve hatta
super screen shot alma kurslari takip edecek bunu ama iste gluten kullananlari alip almama konusunda hala kararsiziz...
artik zaman gosterecek, malum boyle ciddi konularda cat diye karar verilmez.

tapping the vein diyorum ben ayni soz obegini cumlede uc kere kullaniyorum hatta
kullandiran bunyelere de tesekkuru borc biliyorum
ama daha once haberim olmadigi icin kulaklarimdan cekiyorum
midasin kulaklari essek kulaklariysa bizimki de zussski kulaklari diyorum.

tam o anda ya da tam zamaninda soylenmeyen sozler icin
gunluk sinirlenme kredimden caliyorum
kirmiziyi cok seviyorum ve kirmizi pelus yastiklari tutarken
icini atiyorum galiba. tutmadigimi sanip mi tutuyorum bilmiyorum.
cok uzun zaman sonra dustugum akillara sasiyorum.
yuzumdeki hayret ifadesini "the fool"'a dogru ceviriyorum.

2 Aralık 2003

hakan pastanesinin onunden gecerken rot balans ayari yapilmaz. ogrenin.

kaos istiyorsan kendi kaosunu kendin yaraticaksin
ben yarattim ama kaos olup olmadigindan emin degilim
kulaklarin isittigi zaman diliminde goze gorunup
sinir harbi yaratacak cinsten ola da bilir olmaya da bilir
bu iki kelimenin yazimi da yanlis olabilir
herkes kendi kaosunu yasasin
en guzeli bu...
bunlar hep seni mi buluyor sorusunun hic bir zaman olmayan alternatif cevabi
ah evet bana bayiliyorlar olarak degistiginden beri
gulumser oldu bunyeler...
pissski moduna sokulan genc bayanlardan ozur dilerken kemiksiz 30 kilo olanlar
geri kalan kemikli 45 kilo cekenler ise
anywhere you go i'll follow you down dedi.
jack daniels die bi amcanin varligina tesekkur edildi
adinin tatli sert oldugunu iddia edenlerle tanisildi, konusuldu.
gulundu, hic gulunmedigi kadar?
-ben simdi burdan dusersem ne olur?
-...
-dusmus olurum.

I Love This Game...

1 Aralık 2003

kistirilmis hissediyorum...
sorgucumu arka odada biraktim oysa ki.
dunya aids gunu.
eh bizimkiler de isini biliyomus...