31 Mayıs 2005

bugün beşiktaşta üst geçitte kütüphanecimizi kılıç, bıçak vs fiyatı
sorarken görüp lock stock filmini hatırladım ve tabi ki aklıma "soap" geldi
neyse yürüdüm gittim, kütüphanecilerden gerilim filmi olur anca zaten

geçen gün farkettim ben salak insanlara tahammül edemiyorum diye diye
üç beş kişi kalmışız böyle kendi halimizde
eh belli bir gidişata sahip olan hayatları da değiştirmemek lazım
şöyle ki arkadaş hatrına çiğ tavuk yenir ama "insana katlanımaz"
ve yine şöyle ki alışık olunmayan durumlar karşısında yaşadığınız dumuru kimse anlamaz
anlamasını da beklemeyin zaten, görece diye bir kavram vardır
misal siz toplu seksi seversiniz, bizim oğlan ipek çarşaf bekler
dolayısıyla böyle durumlarda görece yasasının dokuzuncu maddesinin
yedinci bendine göre aşırı tepki diye bir şey de yoktur
çünkü durum onlara göre normaldir, toplum her gün norm pidesi yer
senin aklın hala karpuz kabuğunda...
velhasıl kelam "kovuktan çıkmayı reddediyorum" az olsun öz olsun benim olsun
.
fanzin ruleeeeez!

yaptığımız işi yere göğe koyamasaydık ben biliyorum ki
elinde çamurla bekleyen sırtlanlar onu orda indirmesini bilirdi
ben size sadece haber verdim, fanzin yaptık, biz yaptık oldu ehueheu
sağolsunlar almışlar okumuşlar ve hatta beğenmişler
yazıldığı üzere 6 45'te bitmiş fanzin, sizi istiklal köstebek paklar
.
yaş kaç?

her daim dünyanın en abes soru ve cevaplarına maruz kalabilmişimdir
en güzeli ise kaç kilosun diye sorulan bir kızın "şimdi mi?" diye cevap vermesidir
dün iki sınavdan çıkıp üstüne bir de sunuma giderkene yemek yiyelim dedik
yemekhane kuyrukları da olmasa öğrencilik nedir unutacağız
arkamızdaki bir yaşam belirtisi "acele edin işimiz var" cümlesinden başlayıp
"siz kaçıncı sınıfsınız?"a kadar getirdi, şalter mi? attı tabi...
böyle bir şeyi tek yapabilecek olan dişçilikten biri olabilirdi ki öyleydi zaten
şimdi anı departmanına başvuralım hep birlikte,
ben şu hepinizin entelijans ayarı sandığınız bir kanalda çalışırkene
bir an farkettim ki satış-pazarlama kanala para kazandıran tek departman
ve sırf bu yüzden hepsinin burnu tavanda iz bırakacak kadar havada
ordan bi alıştım zaten yaptığı şeyle dünyayı kurtardığını sananların tavrına
bizde de bi iletişim bi dişçilik var, şimdi adamları "ulan iki diş oydun adam mı oldun?"
diye ezmek abes olur hani diş hekimi olacaklar saygı duymak lazım filan ama
kardeşim oyduğun iki diş dünyayı kurtarmıyorsun, bu kadar kızmamın nedeni de
yemektan sonra bahçede çay içerken aynı yaşam beliritisi eller cepte dolanıyordu
hey yareppim yahu...
.

29 Mayıs 2005

atlas du cinema

iki gecedir üç sularında uyanmamı neye bağlayacağımı bilmiyorum
bir garip kahvaltı sürecinden sonra pazar gazetelerini karıştırıp
blogları karıştırmay yeğledim ve sonunda ZikZak sağolsun
rimirimiley'i ilk kez dinleme fırsatı buldum, böyle gündeme uzaktım kahrolayım
zaman içinde gerçekten ilgi duymadığım şeylere ve insanlara karşı
şuursuz ve duyarsız olma konusunda kendimden beklediğimin de üstünde beceriyorum
neyse "bu nası bir eurovision şarkısıdır yahu?" adlı tartışmalar aylarca sürdü
eh ben de sadece "hakketn yahu" diyebiliyorum zira bende iki sene hariç
eurovisiona katıldığımız bütün şarkılar var (soulseek delileri sağolsun)
şöyle bir karşılaştırma yapıyorum da amaaan petrol canım petrol...
hala dinlemeyen varsa ZikZak sağolsun bütün ülkeleri koymuş
size iyi pazarlar ben john orr'a ruhumu satayım
.

28 Mayıs 2005

evet kandırdım sizi, dün ytü'de sandığım itü şenliklerine gittim
yine 46'yı dinledim, atlamadım zıplamadım bu sefer
tabi sonra dolmuş kuyruğu uzundur bir derneğe uğrayayım dedim (saat 19:05)
sonra kalkıp eve gittim, dolmuş kuyruğu yoktu (22:47)
sonra hayat normale döndü ve ben ödevlerime dipnot yazmaya devam ettim
ödev bastırmak sancılı bir dönem, özellikle artık bıktıysanız ödevlerinizden
en sinir olduğum ödevimde tabi ki sorun çıktı ve bastıramadan kös kös döndüm
ama kös kös dönmeden önce kapakları beklerken bir nişan yemeği menüsü basılıyordu
bir baktım bizim yan apartmandan bir kızın ablasının nişanı bu
ulen dedim içimden benim şimdi bu kızla ağır bir geçmişim olsa
(seksist bir yaklaşım; kızlar sadece ağır geçmişlere sahip olmak içindir)
ve bu kadar illet bir anda bir de orda öyle yatan nişan yemeği menüsünü görsem
tabi bu anlamsız düş bile ödevin hatalı olduğunu unutturamadı bana
zaten dün gece rüyamda boğazda yüzüyorum, heyhay dokuz kat!
.

27 Mayıs 2005

was a son of a preacher man

sabah uyandığım zaman ve perdeyi araladığım zaman anladım ki
bugün ne festival günü ne gezme tozma günü
havadan bıkan tek insan olmadığım için kendimi yalnız bile hissetmedim
uyandığım gibi yataktan aşağı indim ki bu sadece uyanıp hala yorgun
olanların yapabileceği bir eylemdir, evde denemeyin
(eskiden in living color vardı, bir kısmınızın yaşı tutmaz
bir kısmınızın da ilgi alanına girmez ama o zamanlar hbb vardı
orda çok derlerdi, bunu evde denemeyin diye, şimdi bayrağı jackass devralmış)
"güne güzel başlamak için yapılacaklar" listem olmadığı için ben de bir film izledim
aynı yönetmenin, aynı akımın, aynı senaristin, aynı bilmemnenin bir çok filmini izlemek
insanı dehşet sıkıyor zira her biri için en aşağı yedişer film izlemiş biri olarak
çok da içimin açılmadığını söylemek istiyorum
Antonioni'nin zabriskie point diye bir filmi mevcuttur
film daha başlarken kendimi Berkeley in the 60's ya da The Weather Underground'da buldum sandım
ama tabi ki bu bir Antonioni filmiydi ama diğer ikisini hala Karga'da izlemeyen varsa, heyhat
filmin başlangıcında bir ara pink floyd yazdı, alla alla derken greatful dead yazdı
ve sonradan anlaşıldı ki müzikleri pek nefismiş
amerikan tüketim toplumuna eleştiri getiren filmin son 7 dakikasında başlayan
ve yaklaşık 4 dakika süren bir patlama sahnesi var, enfes...
kullanılan müzik de bir o kadar enfes
eh, çok da fena başlamamışım güne size de bir iyilik yapmak lazım gelirse
coverdale page'den "take me for a little while" indirin, dinleyin, sevin/sevmeyin
.

26 Mayıs 2005

ziyaret

film çekmeyi bilmeyen de film çeksin, film çekmeyi bilen de film çeksin
eleştiriyi kaldıramayan eleştiri dinlemeye sınıfa dalmasın... saygılar...

bugün bir yönetmenle küçük çapta konuştuk(!)
bir avuç dolusu master öğrencisine karşı bir yönetmen ve saz arkadaşları vardı
biz hem bişi dedik hem de demedik, neyse sınıfı terkettiklerinde
herkes bağıra çağıra bişiler söylemeye başladı, sonra sustuk, insanlık hali...

canım sokağımın sonundaki o bekçi evinin yıkılmış olduğunu gördüm bugün
dolmuştan indim ve pırıl pırıl denizi gördüm, ah mis gibi...

evet son günlerde bölük pörçük yazıyorum biliyorum ama ben de aynen öyleyim
okul dernek sempozyum gönüllüler ödevler toplantı fanzin vs derken böyle oldu
yoksa boş gezenin boş kalfasıyım...
.

25 Mayıs 2005

kargadan başka kuş bilmez

benim gözümde kotlarını çizmelerinin içine sokan zihniyet
kazağını kemerli kot pantolonunun içine sokan hakan uralli türk filmlerine eştir

sahile direk inen tek sokak olan canım sokağımızın tam sonuna denizi görmesin diye
bekçi evi(!) diken zihniyeti de ayakta alkışlıyorum

tez konusunu haziranda bildirmeniz gerekiyor deyip tez hocalarını arazi eden
okuluma da halkalı çöplüğünde bir gece diliyorum

23 Mayıs 2005

Fanzin RuLezZ!
.
eveeeet, sonunda fanzin çıktı
fanzinleri ve fanzinsel hareketleri her daim savunmuşumdur
fanzin rulezz! derim hiç acımam, bi daha olsun bi daha derim
fanzin bu yazınsal kavgada merdivenleri yavaş yavaş çıkmaktır
ya da bir nevi ayşe arman olmayı reddeden gençliktir
bulursanız tedarik edin, beğenmemek serbest
typo hatalarına bok atanları "domuz holiday resort"a bekliyorum
.

22 Mayıs 2005

bir grubu birden fazla izlemek bana gayet anlamsız geliyordu
taa ki kimle izlediğinizin değiştiğini düşünene kadar...
ama şunu farkettim yaş ortalaması 20 olan bir konserde
grubu ne kadar severseniz sevin bir rahatsızlık hissesdiyorsunuz
hele ki anathemanın rockistanbul konserini yeğliyorsanız
sekinzinci sıradan izlemekle, yirmi sekizinci sıradan izlemek aynı oluyor
ama tabi ki arkasından "i wanna take you to a gay bar" diyen 46'yı dinleyip
bi dünya kafayla Cen-Kerdem'e gülmek bir başka oluyor...

gecenin notu:
boş alanda at oynatanların hepsi artık
seken atların vurulduğu cumhuriyetlerde yaşıyor
.
bizim lise zamanlarımızda okul forması vardı
okulda sigara içmek yasaktı ve hatta dahası
okul formasıyla okul yakınlarında sigara içmek dahi yasaktı
"okula ve okul formasına saygı, okul forması okulu temsil ediyor"
ve bunun gibi cümleler konuyla ilgili her sorunun cevabını oluşturuyordu
atlayarak ve zıplayaraj konuma gelirsem eğer diyeceğim şudur;
ellerinde türk bayrakları ve ay yıldız şekilden pilli fenerleriyle
bir iett otobüsü dolusu genç insan neden camdan sarkmış bi şekilde;
"ya allah bismillah allahü ekber" diye bağırıyor
okul formasına saygı, bayrağa saygı, laik bir devletiz evelallah...

19 Mayıs 2005

bende vardı bunlardan bakkala götürdüm, "bi meşin topa değiştiririm" dedi
şimdi arka odada bi meşin topum var, güzel havalarda oynamaya çıkıyorum
.
ne baktın güzelim, tanıdık mı geldi?
.
gece gece aklıma geldi...
.

17 Mayıs 2005

emek dediğin emeklemenin kısaltılmışıdır zaten ebabil de bir kuştur

herşey bir arkadaşımın gelip "forumun fotoğraflarını gördüm" demesiyle başladı
ben fotoğrafları hiç bir yere göndermediğimi söyledim
ama o an önce dernek sonra gazete ve yazı işleri müdürü kafamda uçuştu
zira bu konuda edindiğim tecrübeler beni benden almakta
aynı arkadaş gazeteyi getirdi, bu süre zarfında benim olmaması için
neleri verebileceğimi aklımdan geçiriyordum çünkü pis iş arıyorsanız, budur!
gazete geldi, baktım bunlar benim çektiğim fotoğraflardı evet
biraz daha baktım adımı göremedim, türk basını için hiç şaşırılmayan bir durum
gazeteyi arayıp bağırmadan önce derneği arayıp
basına bişi gönderip göndermediklerini sorayım dedim, amma velakin bir gün önce ne oldu;
öncelikle bu anlattığım derneğe x derneği diyelim, aşağıda başıma gelen y derneğinde oluyor
zaten sevimsiz bir iş bir de ne adlarını alenen verip karalamayayım diye sekiz oluyorum
iyilik meleğinden mahvedici meleğe döneceğim buñuel izin verirse
neyse ben dün y derneğinde oturuken bu sevimli x derneğinden biri gelmişti
o sırada bu gazeteden ve neler olabileceğinden bahsediyordum
o birisi "ben de o x derneğinde çalışıyorum, orası gönüllü bir yer, böyle şey yapmaz" dedi
ben o sırada çalıştığım derneklere hep gönüllü çalıştığıma dair kallavi bir cümle geçirdim
ve bugün bunu gördüm, o yüzden ufak bir duraksamadan sonra derneği aradım
önce göndermediklerini söylediler sonra göndermiş olabileceklerini söylediler
bu arada biz iki kişi gittik oraya ve fotoğrafları verirken şöyle bir süreç oldu;
cdlerin üstüne, içine, folder'a adımızı yazdık, verirken karışıklık olmasın dedik
tabi dediler, teşekkürler dediler, hay dediler, huy dediler
ve en güzel kısmına gelirsek; neden adımla göndermediniz dedim
"hmm hiç aklımıza gelmedi, söyleseydiniz başta" dedi
ben blogu burda kesiyorum, zira o anda hayata da ufak bir ara verdim
kadın daha sonra bişiler daha dedi ama benim için orda bitmişti konuşma
yaptıkları bu forum içinde sanatçı etkinlikleri bağlamında tr ab ilişkisi geliştirmeye kalktılar
hani toplumun en alt tabakasından gelmedikçe bazı şeyler hiç değişmez ya,
plus ça change...
.

15 Mayıs 2005

siz daha oturun evinizde, ohooo
.
111 < Kadın Fotoğrafçı

açık arttırma gayet iyi hatta benim karamsarlığımı bir kenara bırakırsak gayet iyi gitti
benim fotoğrafım 99. sıradaydı ve bana sıra geldiğinde açık arttırmayı yapan adam
"elimdeki nota göre en genç katılımcıymış, kendisini görebilir miyiz?" dedi
kırmızılardan kırmızı beğendim tabi ben bu sırada
satışa geçildiğinde en son duyduğum rakam 350 milyondu
bağış amaçlı bir fotoğrafımı satıyor olmanın dışında o zamana kadar ki en yüksek
fiyata satılıyor olmasına da ayrı bir sevindim...
şimdi herşey bittikten sonra bir daha düşünüyorum da iyi ki katılmışım
yardımın bir parçası olmak, hala yardım edenlerin olduğunu anlamak...

13 Mayıs 2005

Ömer Kavur

bu sene neden bu kadar çok ölüm haberi alıyoruz bir bilsem
daha dün gibi aklımda Gizli Yüz...

12 Mayıs 2005

Türkleri Anlama Kılavuzu

bu soğuk gün yüzünden bütün mecralara teşekkür ediyorum
ayrıca dolmuşta "türkleri anlama kılavuzu"nu okuyan kıza da selam ederim

öncelikle tickettürk denen oluşuma atıyorum ilk taşımı
anathema konseri yapıp, biletleri adı sanı duyulmamış
sadece counter delisi insanların bildiği bir net cafede sattığı için
zaten izlemiş olduğum bir konseri bir daha izlemeye çok da istekli olmayan bünyem
üstüne bir de bu binince, counter oynayan nesli biraz ürküttü bugün

ikinci taşımı dantel manyağı yeni nesile atıyorum
benim bildiğim dantel böyle özenli giysilerde olur ya da iççamaşırda
özenli giysi ne demek ki ne?
mesela çok güzel bir gömleğin kenarında, bir gece elbisesinin kenarında
genel olarak gece elbiseleri canlanır benim aklımda ve hatta
bütün naifliğini korumak adına dantel hafif telleri gevşemiş bir erotizmdir benim için
amma velakin yeni nesilin counter oynamayan diğer yarısı danteli penye sanmakta
gün ortası sokak yürüyüşlerinde dantelli tişörtlerden tutun da (hadi bi derece)
kadife kumaşların altından sarkan tülvari dentellerle geziyorlar
gezsinler, ben mi geziyorum onlar geziyor...
üç beş yıla kadar gece elbiselerini de migros alışverişlerde giyer bu insanlar
hey hat dokuz kat...

11 Mayıs 2005

mekan değişikliği hiç bir zaman diliminde tolare edilebilecek bir şey değil
(aslında)
ama zaman zaman iyi geldiğine inanan bünyeler statik olmaya karşı çıkıyor
aşırı yorgunluk da burdan geliyor sanırsam
yorgunluk. yaptığın eylemle paralel giderken; üstüne bir de uyum süreci eklenince
olmuyor...
şimdilerde tek eğlencem linklerin üstüne gidince yazı çıkan siteler
bazılarında çok garip şeyler yazmışlar bu siteyle ilgili, bazılarını sevdim
ha, bir de nickimi doğru yazanlara da nedensiz bir sempati duyduğumu farkettim
ama sizi buna gark etmenin anlamını hala çözebilmiş değilim

9 Mayıs 2005

Culture Turkey 2005

asimilasyon ve entegrasyon konusunda çok tatlı su balığı olmasam da
üç gün boyunca forumda gönüllü fotoğrafçılık yaptım darphanede...
panellerin yorgunluğunu alan tek şey ise izlediğim olağanüstü performanslardı
tabi içlerinde bir iki tane başarısız (diğerlerine nazaran) olanı vardı ama
tek kelimeyle saat altıdan sonrası cennet gibi geldi bize
paneller kötü müydü? hayır tabi ki
ağırlıklı olarak yurt dışından katılımcılar vardı,
özellikle üstünde durmak istediğim üç kişi var ki belki biliyorsunuzdur
birincisi; Prof.Manuel Costa Lobo, avrupa birliğini ve bütün ilişkileri
üçgenler ya da şekiller çizerek anlattı. kulağa çocukça gelebilir belki ama
neredeyse bütün panelin en başarılı konuşamlarından birini yaptı
ikincisi; Dr.Stine Jensen, popüler bir sunum yapmakla kalmadı, terminolojiyi
bir kenara bırakıp bizim bildiğim sertab'tan, ahmet'ten örnek verdi
üçüncüsü ve benim için en önemlisi; kevin robbins. kendisinin zaten iletişim
öğrencilerine okutulan "imaj" ve "kimlik mekanları" mevcuttur.
imaj kitabı benim yüksek lisansa giriş kartım olduğundan kendisine ayrı bir hayranlığım var
bunlar benim tavsiyem size ama derim ki keşke gelseydiniz (ya da geldiniz)
bu kadar performansları övdükten sonra birazını paylaşırsam ölmem ya
ama önce mevzu bahis oluşum







.

5 Mayıs 2005

"kadınlar için kadınlar tarafından"ın blog ayakları

haberi gönderdiğim ve yayınlayan herkese çok teşekkürler tekrardan...

ntvmsnbc'deki haber; burda
ayrıca bugün "bir gün" gazetesinde haber vardı, önümüzdeki günlerde de
milliyet ve sabah'ta olacağız umarım...
bu kampanyanın istenilen yere ulaşması dileğiyle!

3 Mayıs 2005

111 kadin fotografci Istanbul?da fotograflarini sergileyip, acik artirmayla da elde edilecek gelirle bir kadin siginma evine fon yaratacak.

?Kadinlar icin Kadinlar Tarafindan? girisimin amaci fotografi kullanarak siddetin her türüne, ama ozellikle de Turkiye?de kadina karsi kullanilan siddete dur diyebilmek. Bu calisma, kadinlarin sokakta rahat yürüyebileceği, kendilerini ifade ettikleri icin hayatlarının tehlikede olmadığını hissederek genç kızların özgürce yaşayabileceği, gelişebileceği, öldürülmeyeceği, hangi taraftan ve ne sebeple olursa olsun, kendini nasıl ifade etmeyi seçerse seçsin, insanlara insanca davranılacak bir günün başlangıcını olusturmayi hedefliyor.

Girisimde yer alan profesyonel ve amator kadin fotografcilarin tarzlari ve isledikleri konular birbirinden farkli. Bu kadin fotografcilari bir araya getiren "nasıl isterseniz öyle gelin, yeter ki gelin," cagrisi; kareleriyle kendilerini-dunyalarini ifade etmeleri; ve ortak amaclari: ?hiç kimsenin hayatının ucuz olmadığını anlatabilmek? ? Bu calismaya sadece Turkiye?den degil, Singapur'dan, Japonya'dan, ve Amerika'nın çeşitli eyaletlerinden de fotoğraflarıyla katilanlar var.

Mayis?in 14'unde Istanbul?da Darphane-i Amire'de duzenlenecek müzayede sonrası fotograflar Diyarbakir?a, 28 Mayıs - 6 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilecek 4. Diyarbakır Kültür ve Sanat Festivaline, sergilenmek uzere gidecek.

Açık artırma zaman ve mekanı ile ilgili bilgilere BU siteden ulasabilirsiniz.

http://www.angelfire.com/alt2/kadinlar_icin