28 Ocak 2011

26 Ocak 2011

...
Delphine Seyrig "Baisers Voles"te genç sevgilisine
nezaket ile incelik arasındaki farkı izah eder:
"Tut ki kazara bir kadının duşun altında çırılçıplak
olduğu bir banyoya giriyorsun.
Nezaket hemen kapıyı kapatıp 'Pardon Madam!' demeni gerektirir;
incelik ise hemen kapıyı kapatıp 'Pardon Mösyö!' demeni.
İnsanın, duşun altındaki insanın gerçek cinsiyetini
ayırt edecek kadarını bile görmediği numarası yaparak
gerçek inceliği sergilediği nokta ancak ikincisidir."
...

Slavoj Žižek (Radikal ~ 26.01.2011)

23 Ocak 2011


Rebecca West'ten H.G.Wells'e...

"Sen bir insanın yaşadığı duygusal başarısızlığın verdiği
aşağılanma hissinin ağırlığını ve bu ağırlık nedeniyle
iki kez kendini öldürmeye kalkmasını anlamıyorsun:
Bu sana aptalca geliyor.
Bense etrafta şenlik ateşleri yakarak koşturan bir adamın,
kıvılcımdan içten içe nefret etmesini anlayamıyorum:
Bu bana aptalca geliyor."

Between The Sheets kitabını merak ettim şimdi.
geçen gün nixiegül bacıya giderken bir demek nergis aldım
güzel çiçek kokusu bazen her derde deva olabiliyor
çiçekçi ile hiç inatlaşmadım, fazla demet verdi
fazla para verdim ve hayırlı işler dileyip dönüp gittim
kadın ise arkamdan bağırmaya başladı
alla alla dedim, bir demet alacaktım dört demet sattı
parasını da verdim, tamam dedi, ne ola ki?
kadın bir tane kırmızı gülü çekiştiriyordu
"Güler yüzünün hatrına" dedi
ben de kadına gülü sevmediğimi,
çiçeği aldığım arkadaşımın da gülü sevmediğini
çiçeğe yazık olacağını, yine de teşekkür ettiğimi söylemeye çalıştım
tam bu sırada Taksim'in göbeğinde kendimi
çiçekçi kadınla -iki elimle birden- el ele tutuşmuş buldum tabii
sol taraftaki ellerimizin arasında da sallanan tek bir kırmızı gül
çiçekçi gül sevmediğimizi duyunca çok üzüldü
muhtemelen hayatında ilk kez beleşe vermek istediği bir çiçek
bu kadar nazik ve içten bir şekilde geri çevriliyordu
ama ne yapayım...

15 Ocak 2011

ben sanırım saftirik ile dikkatsiz arasında bir yerde duruyorum
ne nuri altuzer'i, ne birin sanoğlu'nu, ne de emin reşah'ı anlamamıştım
daha sonra insanlar bu aslında bu dediğinde uzun bir "heee" çıktı benden
tevekkeli değil alengirli su düzenekleri görünce seviniyorum

13 Ocak 2011

bak bu kudra normal

12 Ocak 2011

evet aslında yok,
keyfim yok baba
sen işin ortasında çıkagelip keyfimi sorduğunda
benim keyfim kaçalı beş dakika olmuştu
senden mi sormalı bunun hesabını
yoksa kendimden mi?
her şeyin faturasını ebeveynlere kesmemek lazım di mi?
her şeyi de devletten beklememek lazım
işin ortasında nerden çıktın baba, hay allah...
burası bir savaş alanı değil, di mi baba?
bunca şey anlamsız aslında, di mi?
şimdi ben bir yarım saat sussam
bunu yazmam aslında, di mi baba?
insan "sadece" istedi mi karga gibi göz oyar
"sadece" istemek, en tehlikelisi
di mi?
ben bugün su gördüm baba,
çocuk gibisin dediler bana,
ben suyu görünce çok sevindim
işin ortasında nerden çıktın baba, hay allah...
şimdi ben ne desem boş,
iğne ve çuvaldızdan en ölümcül silahı da hazırlasam
kenara koyup atlas yorgan diksem de boş
direnci kırılmasın insanın baba,
ne direnci ne de kendine olan inancı.
ben neden yapamadım baba?
onlar ne yaptı da ben yapamadım?
onların yapabildiği neydi de ben eksik kaldım?
bak sana çok samimi soruyorum baba,
farzet ki bir rakı masasındayız seninle
ben sadece haydari söylemişim,
sen ikinci dubleyi bitirmişsin
ben daha birincideyim
işin ortasında nerden çıktın baba, hay allah...
ve yine cevaplar kimsede değil sadece bende
biliyorum da işte
ne de güzel derlemişim toplamışım evi ben yokken
maşallah aradığım hiçbir şeyi bulamıyorum
mahalle kavgasında kısa paçalı piçlerin ortasında
kalmış gibiyim sanki
"sus la, konuştukça batıyorsun" lafı daha yeni çıkmış da
bütün havaları bu lafı söylerken sanki
şimdi daha uzatmanın da kısaltmanın da manası yok
çok istemekle az istemek arasında da fark yok
ben işe geri döneyim, beklerler

9 Ocak 2011

- Kendimizi kandırmayalım
- Ya kimi kandıralım?

Güzel Şeyler Bizim Tarafta - Berkun Oya

6 Ocak 2011

böyle bir şey işte ne bileyim
ya da gerçekten çok üşümenin
verdiği bir his.

4 Ocak 2011

ozalit okumak ruhu dinlendirir.

"İnsanlar kendi bireysel yaşamlarının bir tür daha yüce amaca
sahip olduğuna inanmaktan hoşlanırlar,
ama onları hayatları için yeni bir takım arzuları tatmin etme
dürtüsünden başka bir şey söz konusu değildir.
Farklı bireysel istençler bu sebeple
kaçınılmaz olarak çatışma içine girerler
ve işte bu da insanın ızdırabını yaratan şeydir."

3 Ocak 2011

Hayat, seninle aynı kafada değiliz.